11 Haziran 2020
Damızlık Kızın Öyküsündeki Dini Motiflere Eleştiriler Bakış
Biyo-İktidar Kavramıyla değerlendirilen Damızlık Kızın Öyküsündeki Dini Motiflere Eleştiriler Bakış

Biyo-İktidar Kavramıyla değerlendirilen Damızlık Kızın Öyküsündeki Dini Motiflere Eleştiriler Bakış

 

ÖZET

Tarihsel süreçte tartışma konusu olan kadın bedeni aynı zamanda siyasi, toplumsal, kültürel ve ekonomik yapılar içeresinde anahtar bir kavram olarak yerini korumuştur. Tarihten günümüze kadın bedeni, ve kadın bedeni üzerinde iktidar kurma hamleleri tartışılmıştır.

 

‘Atwood’un Damızlık Kızın Öyküsü’  romanında görüldüğü gibi toplumların ve yönetimlerin kadın bedenine özgü tasarımı, terbiyesi ve bedene ilişkin ahlaki tanımları olmuştur. Toplumların inanç ve siyasal farklılıklardan ötürü kadın bedenine müdahale yöntemleri de farklılaşmış, iktidarlar belirledikleri yöntemlerle kadın bedenini kontrol altına almışlardır.

 

İnsan bedeninin iktidar tarafından dönüştürülmesini ifade eden biyo-iktidar kavramı, kadının çocuk yapım sayısına müdahaleyi de tanımlamaktadır.  Nüfusun çok yüksek ve kalabalık olduğu yerlerde kadının çocuk doğurma sayısı düşürülmeye çalışılırken, ‘Damızlık Kızın Öyküsü’ romanında anlatıldığı gibi nüfusu oranı azalmış ülkelerde çocuk doğum oranını artırmaya yönelik müdahalelerde olmuştur.

 

GİRİŞ

Bu çalışmada, Margaret  Atwood'un postmodern dönemde feminist distopya ile gelecek kurgusu üzerinden yazılan Damızlık Kızın Öyküsü biyo-iktidar kavramıyla değerlendirilerek, romanda  kullanılan dini motiflere eleştiriler bir bakış açısı getirilmeye çalışılacaktır.

 

Distopyalar, karamsar ve kötü bir gelecek sunar. Bu gelecekte çoğunlukla, kast sistemi, devlet yapıları, totaliter yapılar altında ezilen bir görüntü vardır. İnsani değerlerin yozlaşmasıyla bu değerlerin alaşağı edilmesi, devletlerin bloklaşarak despotik yönetimlere dönüşme ihtimali gelecekte insanlığı nelerin beklediğini betimleyen korku ütopyaları tasarlamayı doğurur.

 

 ‘Damızlık Kızın Öyküsü’ romanı gelecekte ABD devletinde yaşanmış devrimden sonra köktenci Hristiyanlar komutanlar tarafından yönetilen ataerkil-totaliter Gilead Cumhuriyetinde yaşanmıştır.

 

‘Atwood’un Damızlık Kızın Öyküsü’  romanındaki kadınlar farklı sorumluluklar aldıkları görülmektedir.  Romandaki damızlık kızlar, Gilead Cumhuriyetinin yöneticileri teyzeler tarafından eğitilmekte ve çocuk doğurmaya yönlendirilmektedir. Gilead Cumhuriyetinde seçilmiş bir kısım kadının bedenine yönelik müdahale, yeni kurulan ve nüfus tehlikesiyle karşı karşıya kalan Gilead Cumhuriyetinin nüfus sayısını artırmaya yönelik daha eğitimli ve tecrübeli eril ve dişil birlikteliğiyle oluşan baskı ve müdahale olarak  gözükmektedir. Simmel (2016) ‘Kadınların, eğitim ve kültür bakımından kendilerinden üstün olan kadın ve erkeklere uyumunun daha kolay olduğu belirtmiştir. (Simmel, 2016: 16)

 

1. BİYO-İKTİDAR

Biyo-iktidar, beden üzerindeki her çeşit müdahaleyle birlikte nüfus üzerinde kurduğu denetimle de öne çıkmaktadır.  Aslı Zengin (2011) biyo-iktidari,  yayılma, genişleme ve düzenlemeye dair geliştirdiği stratejiler sayesinde, nüfuslar üzerinde kurduğu yönetim biçimlerinde egemen şiddet yatırımlarını da kolayca örgütleyebildiğini belirtmektedir. (Zengin, 2011: 95-96) Biyo-iktidarın nüfus politilakaları kadının üreme isteğini devre bırakacaktır.

 

Damızlık Kızın Öyküsü’  romanı Liberal Demokrasiyle yönetilen ABD’de Hristiyan köktendinci komutanların yaptığı bir darbeyle kurulan Gilead Cumhuriyetinde gelecekte yaşandığı kurgusu, biyo-iktidarın varlığını da zorunlu kılıyor. Nüfusu azalan Gilead Cumhuriyetinde bir kısım komutanın karısı kısır olduğu için çocuk yapamamaktadır. Ülkenin nüfusu artırmak için karısı kısır olan komutanlara çocuk doğurmak için oluşturulmuş ‘Damızlık Kızlar’ grubu  denetim ve kontrol altına alınmıştır. Gündelik yaşamlarının tamamı kontrol altına alınan damızlık kızlar grubu yemelerinden, giyinmelerine, yatma saatlerinden uyunma saatlerin kadar belli bir düzende kontrol edilmektedir. Damızlık Kızların erkeklerle konuşmak dahil hiçbir sosyal  bağlantı kuramamaları, kendi aralarında konuşmalarının bile yasaklanması, teyzeler tarafından eğitilmeleri, ruhlarının şiddete yönlendirilmeleri, erkeklere karşı öfkelendirilmeleri Gilead Cumhuriyetinin ideolojik yönteminden kaynaklı eğitim modeli olarak sunulmaktadır.

 

 Hamile kadının çok önemli bir yerinin olduğu,  doğum olayının sürekli teşvik edildiği, kadınların hamilelik dönemlerinde adeta en mutlu ve bakımlı günlerini geçirdikleri, doğrulacak çocuğun geleceğin bir garantisi olarak görüldüğü (Türkiye Diyanet Vakfı , 2006: XXV) Amerika’nın,  askeri darbe ile yaşanan yönetim değişikliğinden sonra yerine kurulan Gilead Cumhuriyetinde nüfus kontrolünün otoriter yönetim tarafından kontrol altına alınması biyo-iktidar yöntemlerinin farklılığından kaynaklanmaktadır. Amerika’da teşviklerle çocuk sayısı artırılmaya çalışılırken, Gilead Cumhuriyetinde nüfusu artırmak için kadın bedeni gözetim ve  kontrol altına alınmıştır.

 

Kadın bedenine müdahale ederek nüfus yoğunluğunu azaltmaya çalışan iktidarlar olduğu gibi,   nüfus yoğunluğu ve artışını devletin gücü olarak yorumlayan iktidarlarda olmuştur.  Foucault’nun biyo-iktidar kavramını yorumlayan Hakan;

“Foucault’ya göre nüfus sorunu çok önemlidir. Nüfusun kalabalık ve etkin olmasıyla devlet daha güçlü hale gelmektedir. Bu açıdan sağlık, sağlığın korunması ve doğum oranı büyük önem taşımaktadır” demiştir. (Foucault, Ders Özetleri, 1970-1982, Aktaran, Hakan, 1992: 109-110).

 

İktidarların kadın bedenine müdahalesinin gerekçeleri farklılaşmaktadır. Atwood’un Damızlık Kızın Öyküsü’ romanındaki kadınların bedenlerine yapılan müdahalelerle nüfus sayısı artırılmaya çalışılırken,  modern dünyada tam tersi uygulamalar da olmuştur. Nüfus azlığını ülkesinin geleceği için tehdit olarak gören iktidarlar olduğu gibi nüfusu azaltmaya yönelik kadın bedenine dışardan müdahale eden iktidarlarda olmuştur. 

 

Dünyanın en kalabalık nüfusuna sahip ülkelerden Çin’de,  Çin Komünist Partisi (ÇKP) iktidara gelince,  kadın bedeni üzerinde kendi ideolojisine uygun olarak ilgili politikalarını belirlemeye başlamış, tavizsiz doğum kontrol politikasıyla hane halkı sayısındaki düşüşü sağlamıştır (Karkul, 2009: 87 ). Gilea Cumhuriyetinde nüfus artırılmaya çalışılırken iktidar tarafında kadına bedenine müdahale eden Çin’de uygulanan katı denebilecek nüfus politikası kadın-erkek sayısındaki dengesizliğe neden olmuştur. Tek çocuk yapma hakkı olan ailelerin, kültürel yapıdan dolayı erkek çocuk istemesinin yanında geleneksel yaşam tarzına göre yaşlılıkta ebeveynlerin bakımlarını erkek çocuklar üstlendiği için erkek çocuk sahibi olmak istemelerindendir (Demir, 2016: 53-54).

 

Nazi Almanyasında kadın bedenine yapılan müdahalenin gerekçesiyle Atwood’un Damızlık Kızın Öyküsü’  romanındaki kadınların bedenlerine yapılan müdahale gerekçesi de oldukça farklıdır. Nazi Almanyasının saf ırki korumaya yönelik politikası, kadın bedenine mümdahalesinin gerekçesi olmuştur. Nazizmin amacı ve gerekçesi saf arı ırkanı korumaya yöneliktir. Alman kadınların ari ırkın devamını sağlayacak olan anneler olarak yetiştirilmesi Nazizmin ideolojisi haline gelmiştir. Saf ırkın korunması  ve hijyenin sağlanması için Alman erkeklerin arı ırkın üstünlüğünü bozacaklarına inandıkları kişilerle (örneğin, Yahudiler ve Çingeneler) evlenmeleri yasal olarak yasaklanırken, Alman kadınlara dört ve daha fazla çocuk doğurmaları yönünde özendirilmiştir  (Beyerchen, 2015: akt. Çakı. ve Gülada, 2018:  87).

 

2. ESKİ VE YENİ AHİTTE KADIN

Margaret  Atwood'un postmodern dönemde feminist distopya ile gelecek kurgusu üzerinden yazılan ‘Damızlık Kızın Öyküsü’ yaşanan toplumun yaygın dini anlayışı Hristiyanlık’la desteklenmiştir. Anglo Amerikan Feminizminin kiliseyle ilişikleri her zaman sorunlu olmuş, kadın esaretinin en önemli nedeni Hristiyanlık olarak görülmüştür. Hristiyanlık ve feminizmin arasındaki keskin çatışmanın,  kilisenin kadın davasına tümüyle kayıtsız kalması sebebiyle keskinleştiği belirtilmiştir (Woodhead, 2006: 178).

 

Özellikle Katoliklerde nikahla kurulan evlilikler kutsal görülür, evlilik dışı cinsel ilişki kesinlikle ret edilir.  Evlilğin çocuk yapımı üzerine konumlandırıldığı ve boşanma izin verilmediği Katoliklikte kadının nikahla evlenmediği başka erkek cinsel ilişkiye girmesi (zina) boşanma için ciddi bir gerekçeyken  (Gündüz, 2018: 169-170) romandaki komutanların kökten dinci  hristiyanlar olarak tasvir edilmesi feminist ve kilise çatışmasından kaynaklanmaktadır.

 

Beden üzerinde denetim kurmaya yeltenen iktidarlar toplumu yönlendirmede önemli bir etkiye sahip dinlerden faydalanmaya çalışmışlar. Dinler, müminlerinin bireysel bedenleri üzerinde kurdukları denetim sayesinde istedikleri ibadetlerin büyük çoğunluğunu hayata geçirmeye çağırırken, kadın ve erkek bedenini dinin tanımladığı sınırlar dışına çıkmasını yasaklar. İktidarlar ve siyasal sistemler  ise bedenleri dinin dışına çıkarmak bedenleri kendi kontrolleri altına almak, onları belli bir kalıba sokarak disipline etmeyi ve kurguladıkları gelecek için kontrol etmeyi  hedeflerler (Aktay, 2002: akt. Okumuş, 2009:  5-6).

 

Hz. Meryem‘in bakire olması Hıristiyanlıkta evlilik konusuna bakışın şekillenmesinde etkili olduğu gibi  sosyal bir varlık olan kadın ruhbanlığa teşvik edilmiştir. İncil‘in içerdiği anlayışa göre asıl olan bakire kalmak ve kendini Tanrıya adamaktır (Akgündüz, 2014 Sayı 32).

 

Eski Ahit (Tevrat) sert bir ifadeyle ‘Zina etmeyeceksin’ (Tekvin, 5:18) diyerek zinayı suç saymış,  anne, kız kardeş vb. yakın akraba ile yapılan cinsel ilişki için de recim cezasını ön görmektedir (Levililer, 20:11-139). Ayrıca Tevrat’ta evli olanların zina yapması durumunda hem erkek hem de kadın recim cezasına çarptırılması emredilmiştir (Tekvin, 22:22; Levililer, 20:10)[1]. Kur’an ve muharref Tevrat’ta zina yasaklandığı gibi İncil‘de de ”Zina etme” (Matta, 5:27) şeklinde kesin bir emirle zina yasaklanmıştır. Eski Ahid zinada recim cezası uygulanmasını isterken; Yeni Ahid, yaptırım uygulamada biraz daha müsamaha sergilemektedir (Akgündüz, 2014: 97). Eski ve Yeni Ahitte zinanin sert bir şekilde eleştirilmesine rağmen, ‘Damızlık Kızın Öyküsü’ndeki kızların bedenlerinin eşleri kısır olan komutanlara sunulması Eski ve Yeni Ahit’le açıklamak mümkün değildir. 

 

SONUÇ

Eleanor Atwood’un 'Damızlık Kızın Öyküsü' romanı feminist distopik olarak kurgulanmış Gilead  Devletinde kadın bedeni, ataerkil-diktatör bir iktidar tarafından azalan nüfusu çoğaltmak için denetim ve kontrol altına alınmıştır algısı üzerine kurgulanmıştır. 

‘Damızlık Kızın Öyküsü' romanındaki kadına ekonomik ve psikolojik baskı uygulandığı gibi, kadının üreme hakkı kendi denetiminin dışına çıkarılmıştır. Romanda tasvir edilen bu sahneler Amerika'da 1960’lı ve 1970’li yıllarda başlayarak 1990’lara kadar devam eden radikal feministlerin mücadele ederek iktidar tarafından kısıtlanan haklarını hatırlatmasıda bir kurgudur. Bu kurgu üzerinden oluşturulan algıyla din ve iktidar karşıtlığı vurgulanmış, radikal feminist düşünce yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır.   

‘Damızlık Kızın Öyküsü' romanı günümüzde hala farklı boyutlarda kadına yönelik devam eden bireysel ve toplumsal baskı ve şiddete karşı mücadele veren kadınların anlaşılmasında elini güçlendirse de, kilise tarafından kabul edilmeyecek yaklaşımlar ve değerlendirmeler kilisenin kadın hakları konusunda daha fazla duyarsızlaşmasına neden olabilir.  

 

KAYNAKÇA

Akgündüz, A. (2014 Sayı 32). Eski ve Yeni Ahid’in Kadın Anlayışına Mukabil Kur’ân’ın Medeniyeti . Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi  S. 78-103.

Çakı, C. ve Güleda, M. Ö. (2018). Nazizm İdeolojisinde Almak Kadınları: "NS-Frauen-Warte" propganda dergisi üzerine inceleme. Medeniyet ve  Toplum , 89-105.

Demir, O. (2016). Nüfus Politikalara ve Çin, Fransa ve Türkiye Örneklerinin Değerlendirilmesi . Social Sciences, 41-61.

Gündüz, Ş. (2018). Hıristiyanlık. Ankara: İsam.

Karkul, A. J. (2009 ). Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki Milliyetlerini Dağılımı ve Etnodemografik Özellikleri. Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 63-90.

Okumuş, E. (2009). Bedene Müdahalenin Sosyolojisi. Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 1-15.

Simmel, G. (2016). Kadınlar Cinsellik ve Sevgi. İstanbul: Pinhan.

Türkiye Diyanet Vakfı . (2006). Türkiye'de Misyonerlik Faaliyetleri . Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları

Woodhead, L. (2006). Hristiyanlık. Ankara: Dost.

Yılmaz, H. (2017) Mıchel Foucault'un Biyo-İktidar Kavramı Çerçevesinde  Nazi Dönemi Propganda Belgesellerinin Analizi’ Yüksek Lisans Tezi, Sosyoloji Anabilim Dalı, Afyonkarahisar  Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Zengin, A. (2011). İktidarın Mahremiyeti . İstanbul: Metis.


[1] ―Eğer bir adam başka birinin karısıyla yatarken yakalanırsa, hem kadınla yatan adam, hem kadın ikisi de öldürülecek. (‖ Tekvin, 22:22;  Levililer, 20:10.)

 

Yorum Ekle



M.SALİH GEÇKEN
Copyright, 2017 © M. Salih Geçken - Kisisel Web Sitesi